Yüregimde kopan firtinayi gönderiyorum sana sevgili, çocuksu bakislari min ardindan,
Ellerimi kesen ayazlarim i gönderiyorum sana; askin akip gidisini seyret diye iç ülkemden iç ülkene.
Her seyi koca bir yokluk gören gözlerimi gönderiyorum sana, yesile çalan yanindan umut bul diye.
Koca sehri bombos gören kalbimi gönderiyorum sana, içindeki atesle isit diye.
Bütün mektuplar im geri dönüyor sevgili sehrime, yoksun.
Bu koca yoksunlug un içinde kaybolmus sun.
Hayat bizi terk edeli çok olmus, ben aynalarda kaybolmus um, sen
hayalleri me bile ugramaz olmussun.
Bir masalmis her sey bir bakmisim uyumussun .
Ne masalin sonunu dinleyece k kadar uyanik kalmayi basarabil missin, ne de bana yeni masallar anlatacak kadar âsik olmayi.
Hasret yüklü gemilerim yollarini bulamadi.
Ben Leyla’nin cisminde tasidigim mecnun kalbi ile bir basina kaliverdi m ask diyarinda .
Ne gemilerim i indireceg im sahilleri m oldu, ne de karadan yüzdürebilecek cesaretim .
Ask bitti. Toprak oldu bakislari mda ki umut.
Kalmak, gitmekten vazgeçmektir derdi atam.
Be ne gitmeyi becerebil iyorum topraklar indan ne de yasamayi senin kurallari na göre.
Isyanlari m var, eylemsiz, sessiz isyanlari m.
Bir gök düslüyorum, mavisi adam gibi mavi , siyahi adam gibi siyah..
Ama gündüzleri gri bulutlar kapliyor gökyüzümü, geceleri sehrin isigi.
Mavisi griye çaliyor hüzünle gökyüzümün, yildizlar i gam yansitiyo r puslu bakislarl a.
Her sey bir tebessümünde gizli kaliyor bazen.
Züleyha’ nin gülümsemesi kadar sicak, Yusuf’un durusu kadar soguk.
Ask sana da bana da ne uzak sevgili.
Simdi sukut limanlari na demirledi m gemilerim i.
Sadece bekliyoru m.
Günesin dogusunu nasil beklerse yüce daglar, yagmurun yagisini nasil beklerse çiçekler, öylece hasret gemilerim i ask denizine indireceg in ani bekliyoru m.
“Beklemek sabretmek tir”. Dedi ustam, “kalbim üstüne ” dedim...
BENİ UNUTAMAZSIN.
Beni unutamazsın bilirim.
Denizin durgunluğu gözlerimi,
Coşkunluğu şaçlarımı hatırlatır.
Kulaklarını tırmalar sesim.
Hayatından silemezsin,
Beni unutamazsın bilirim.
Bir iki yıldız ışık tutacak karanlığıma,
Çaresizliğime, yalnızlığıma üzüleceksin.
Kalan saçlarında anlayacaksın ihtiyarladığını,
Dudaklarının pembesi solacak,
Cilası çıkmış bir mobilya gibi.
Eskiyecek güzelliğin, kahrolacaksın.
Ve bir gün gelecek beni anlayacaksın.
Oysa vakit çok geçmiş olacak.
Ama yine de sözlerime aldırma,
Gözlerin zamansız ıslanmasın.
Çünkü artık çocuk değilsin.
Güneşin nereden doğduğunu bilirsin.
Başka bir dünya olmadığını da.
Ve seni nasıl sevdiğimi de bilirsin.
Ama yine de gitmek istersen.
SEN BİLİRSİN...